Altınların Yerini Söyletmek İçin Günahsız 3 Kişiye Tuzlu Bulamaç Yedirerek Öldürmek

Tuzun işkence aracı olarak kullanılması.yargıtay kararlarına geçmiş bir olay.Işin acı veren bir yanı da işkenceye jandarmalarla birlikte bir hekimin de bizzat katılması .Yargıtay ceza genel kurulu’nun (cgk)4.4.1983 gün ve 8/64 e.156 k.sayılı kararı, bu olayı detaylı olarak(5 sahife) anlatmaktadır.olduğu gibi aktarmak istemiyorum.iki sebebi var: birincisi, 5 sayfa çok uzun.ikincisi,ayrıntılar sizleri sinirlendirip öfkelendirebilir.Onun yerine özetleyip yazmayı deneyeceğim.

Adana’nın bir köyünde bir çobanın dağda kazı yapıp çok miktarda altın bulup ,bir kısmını sattığı,bir kısmını da satma teşebbüsünde bulunduğu ihbar edilir.Jandarma astsubay başçavuş olayı araştırır.Coban ve 2 kişiyi yakalar,nezarete atar.Altınların yerlerini söylemeleri için el ve ayak parmakları ile tenasül uzuvlarına elektrik verip,dövmek ve sövmek suretiyle işkence eder.Gerçekte böyle bir olay ve altın olmadığı için sanıkların “bilmiyoruz “ feryadına karşılık işkencelere devam eder.

Olayı baştan itibaren bilen ve takip eden merkez karakol komutanı yüzbaşı ,sanıkları merkeze getirmelerini emreder.Merkezde bu yüzbaşı da çeşitli işkencelerle altınların yerini söyletmeye çalışır.Bu arada bölük komutan yardımcısı teğmen de başka türlü işkence dener fakat ,hem sanık 3 kişide işkenceye dayanacak hal kalmaz hem de sanıklar gerçekte olmayan altınların yerini söyliyemezler. Mecburen evrak düzenleyip savcılığa göndereceklerdir.Önce dr.muayenesi gerekir.Sanıkları dinleyen adli tabip “patalojik bulgu yok” diye rapor verir ve sanıkları geçiren başçavuş’a “ siz jandarmasınız ben sizin işinizden anlamam . Ama ben doktorum,siz de benim işimden anlamazsınız ben altınları bir dakikada çıkarttırırım ,git alay komutanına söyle izin verirse bu gece altınları çıkarttırırım” der.Bölük komutanlığı “altınların yerinin tespiti için tıp ilmi yönünden gerekli işlemin yapılması” mealinde 9.7.1980 tarihli yazı yazar.

Gece saat 3.30 da doktor nezaretteki üç sanığa 2 kilo una 2 kilo tuz karıştırıp bulamaç yaptıktan sonra zorla yedirir. direnince başçavuş ve erlerin dövmeleri ve coplamaları ile kusturuncaya kadar tekrar yedirir.Bir süre sonra bu 3 şahıs alttan ve üstten yediklerini çıkarmaya başlar.etraf pislik içinde kalır.Bu halde iken doktor bir kaptan diğer kaba su boşaltarak susuzluklarını kamçılar ve “altınlar nerde” diye sorup bu işleme sabaha kadar devam eder.3 kişi kendilerini kaybederler.Bahçeye çıkarıp başlarına su döker fakat sanıklar düzelmez ve doktor “adliyede işim var” diyerek karakoldan ayrılır.

Bir süre sonra bu üç kişi ölür.

Adli tıp meclisi bu üç kişi hakkında “ 10 gün müddetle başaşağı durumda dövme,elektrik cereyanına bağlama gibi muamelelere maruz bırakıldıkları bu müddetin son gecesinde ise çok yoğun tuz ihtiva eden bir bulamacı yedirdikten sonra aynı gece kendilerini kaybederek ertesi gün öldükleri , maktullerin bir taraftan merkezi sinir sistemi kanaması diğer taraftan aşırı tuzlu bulamacın meydana getirdiği elektrolik denge bozukluğuna bağlı beyin harabiyeti sonucu öldükleri,bunların her birinin tek başına dahi ölümü tevlit edebilecek nitelikte bulunduğunu”na dair rapor vermiştir.

İşkence yapanlar ağır cezalar almıştır.

NOT... İçlerinden Doktor olan kişi olaydan 5 sene sonra Bergama Kapalı Cezaevinde intihar eder.İple kendini asar.Birde (Görevimi kötüye kullandım) diye not bırakır...